26 Haziran 2008 Zaman Gazetesi
1 sayfadaki 1 sayfası
26 Haziran 2008 Zaman Gazetesi
Yeşim Salkım: Geçmişe baktığımda sanatım adına bir şey üretmediğimi görüyorum
Yeşim Salkım 11 albüm çıkarmış ama çoğunlukla evlilikler ve boşanmalarla gündeme geldi. Şimdi ‘Sen Nasılsan Öyleyim’ adlı bir albüm çıkardı. ‘Az konuşup, daha çok şarkı söyleme’ mantığıyla kendisine yeni bir yol çizmiş.
Geçmişteki kavgaları ve tartışmaları için, pişmanlık duyduğunu söyleyen Salkım, onca göz önünde olmasına rağmen hayatının o döneminin ancak yüzde 10’unun bilindiğini iddia ediyor.
Küçük, kırılgan bir genç kız. Ayakları üzerinde durmaya çalışırken, birden farklı bir dünyaya dalıyor. Zengin ve nüfuzlu ailelerin çocuklarıyla evlilikler, ardı ardına çıkan albümler ve şöhret… 18 yıllık sanat hayatına pek çok şeyi sığdırdı Yeşim Salkım. Pop müzik adına güzel çalışmalar yaptı, 11 albüm çıkardı ama bundan çok yaptığı evlilikler ve boşanmalarıyla gündeme geldi. Şimdi, ‘Sen Nasılsan Öyleyim’i çıkaran Salkım, özel hayatını konuşmama ve kendi işini yapma konusunda azimli görünüyor. Sanatçı ile Balkan müziklerinden oluşan yeni albümünden sonra, müziğe ve kendisine dönük bir sohbet gerçekleştirdik.
Neden Balkan müziklerini seçtiniz, bir tarz değişikliği mi söz konusu?
Aslında bu benim fikrim değil, erkek arkadaşımın fikriydi. ‘Sen’ dedi, ‘Çok konuşuyorsun, az konuş, şarkı söyle.’ İkincisi göçmen kızıyım diyorsun, neden müziğin adına bir arayış içine girmiyorsun? Ayrıca, uzun zamandır sanat adına bir şeyler üretmediğimi yerimde saydığımı, bunun da beni mutsuz ettiğini gördüm.
Daha önce hiç düşünmemiş miydiniz?
Üçüncü albümümde bir Goran Bregoviç şarkısı okudum. Ama genel anlamda bütününü albümüme yansıtmak aklımda yoktu. Birinin aydınlatması gerekiyordu demek ki. İnsanoğlu yaşarken bazen dünyevi şeyler arasında bazı şeyleri unutmaya başlıyor. Biz çok zor bir iş yapıyoruz. Bu zorlukların içerisinde dahi doğru kalmayı başarabilmek çok güç. Öncelikle kişisel anlamda doğruluğu bulmanız, bunu da mesleğinize yansıtmanız gerekiyor. Ben bu anlamda çok değiştiğimi fark ediyorum.
Bu aynı zamanda bir tutunma mıdır?
Tabii ki, bir yere tutunmanız ve orada sağlamlaşmanız gerekiyor. Bugün eğer birtakım etnik grupları dinliyorsak, bu insanlar başarılı olmuşlardır. Siz de kendinizi dinletebilmek istiyorsanız, kültürünüzden, dilinizden, dininizden, Mevlânâ’dan Pir Sultan Abdal’dan Yunus Emre’den yola çıkmanız lazım. Tutunmak denirse buna, ben de köklerime tutunuyorum.
Bugüne kadar hep slov şarkıları seslendirdiniz, şimdi yaptığınız daha hareketli bir çalışma. Kişisel olarak da bir bahar havasına girdiğiniz anlamına mı geliyor?
Biraz durulmaya, biraz sakinliğe en çok da eğlenmeye ihtiyacımız var. Ben, Tanrı’nın yaşamı insanlara bir armağan olarak verdiğine ve bu armağanın kıymetinin bilinmesi gerektiğine, gereksiz şeylerle de insanların birbirini kırıp üzmemesi gerektiğine inanıyorum. Ben, kadın erkek herkesin çalışmasını, elbirliği içinde olmasını istiyorum. Kadın erkek eşit midir? Değildir kardeşim, bunu kabul edin. Bu çağlar öncesinden beri böyle. Ben artık çok sıkıldığımı bunaldığımı düşünüyorum ve artık şarkı söyleyip, gülüp eğlenmek istiyorum.
Sizi bu aşamaya getiren nedir peki?
Ben uzun zamandır hayata, özellikle inançlarıma dair çok derin şeyler yaşıyorum. Kendi içimde bir çıkar nokta bulmaya çalışıyorum. Yaşanılanlara bakıyorsunuz ve diyorsunuz ki, ben ne istediğimi biliyorum ve bir misyon yüklenmeliyim. Bu noktada inançlarınız kuvvetlenmeye başlıyor. Eskiden size zul gelen beş vakit namaz için ‘ben bunu yapabilirim, o kadar da zor değil’ diyorsunuz. Daha çok manevi değerler taşımaya başlıyorsunuz. Bu da yaptığınız işe yansıyor, size yansıyor.
Babanız hayatta mı? Bu albümde ‘Boşver Baba’ isimli bir parça var. Onun için mi yazdınız?
Evet, Türkiye’de babalara çok az kıymet verildiğini görüyorum. Hep anneler konuşuluyor halbuki, evladı için ailesi için kendini perişan etmiş babalar vardır. Ailemizin kıymetini bilmeye başlarsak bence kıymet bilmeye her zaman devam ederiz. Oturduğun yerden insanları yargılamak ve eleştirmek çok kolaydır. Ben artık kimsenin kimseyi yargılamaya hakkı olmadığını düşünüyorum.
‘Beni zamanında çok yargıladınız, yeter artık ben yargılanmayı hak etmiyorum’ mu diyorsunuz?
Onun takdirini Allah’a bırakıyorum, insanlara söylemiyorum. Ne olursa olsun cennetin ve cehennemin bu dünyada yaşandığına inandırdılar beni. Allah insanların sabırlı olmasını söylediği zaman çok doğru bir şey söylemiş. Ben çok uzun zamandır sabrediyorum. Sen sus mesleğin konuşsun, şarkıların konuşsun dedim. Ben bir yıldır alkole dahi tövbe etmiş bir insanım. Çevremdeki herkese faydam var, ailesine bakmış, kuzenlerini dahi okutup meslek sahibi yapmış bir insanım. Özürlüler için çalışıyorum. Okul yaptırıyorum. Hiç kimsenin beni takdir etmesi gerektiğine inanmıyorum. Takdir edecek olan güç yukarıda zaten.
Daha önce özel hayatı ile gündeme gelen bir isimdiniz. Sonra bir çekilme dönemi oldu, bu bilerek ve isteyerek verdiğiniz bir karar mı?
Elbette. Olması gereken buydu.
Sanatçıların özel hayatlarını ayrı bir yerde tutmaları gerekiyor. Siz de, ‘Her şeyi o kadar göz önünde yaşadık ki, değerimizi kaybettik.’ diyenlerdensiniz. Bu o kadar zor mu peki?
Benim iki tane haberim çıkmadı diye günlerce hasta olan insanlar var. Bir dönem bu, bunun da atlatılacağını düşünüyorum.
Özeleştiri yapabilen bir insansınız ama siz de televizyonlara özel hayatınızla ilgili konuştunuz. Bu yanlıştı, hata ettim mi diyorsunuz?
Çok hata ettim, bu yapmamam gereken bir şeydi. Ama şu anda ne olması gerektiğini biliyorum. Zor bir dönem geçirirken insan uyarıları dinlemiyor. Ben üç psikiyatr değiştirdim. İlaçlar kullanıyorsunuz, doğruyu bulmaya çalışıyorsunuz. Bulduğunuzu zannediyorsunuz kaybediyorsunuz. O sırada canınızı yakanlar çıkıp, ‘Ben ne kadar düzgünüm biliyor musun?’ diyorlar. İşte o zaman deliriyorsunuz. Bir sene öyle bir delirdim. Akli dengem oynadı.
Çok zor bir dönemler yaşadığınızda, kendinizi nasıl tedavi ettiniz?
Sürekli dua ettim ve namaz kıldım. Beni anlamayan insanlar oldu, doktorum bile anlamadı. ‘Sen üzerinde tez yazılacak kadınsın ne kadar çok şey yaşamışsın’ dedi. Türkiye’de benim yaşadığım hayatın onda birini biliyorlar. Tüm bunların karşısında evime kapandım, ailem ve arkadaşlarım dediğim iki üç kişinin dışında kimseyle görüşmedim. Ezanda kalkıp gökyüzüne bakıp dua ettim. Ya sabır çektim, hâlâ da çekiyorum. Şimdi çok daha bilinçli yapıyorum her şeyi. Sabah uyandığımda aynaya bakıyorum ve gördüğüm kadını çok seviyorum.
Siz, tutunmaya çalışan genç bir sanatçı iken Türkiye’nin varlıklı ve tanınmış kişileriyle evlendiniz. Bunların yorgunluğu veya sonucu olarak size ne kaldı?
Hiçbir şey. Ben arkaya dönüp bakmıyorum. Herkes yerinde saygın. Ben üç evlilik yaşadım, üçü de yaşandı bitti. Güzel ya da çirkin, iyi ya da kötü, günahıyla sevabıyla bana ait. Bunun hesabını ben vereceğim, Allah’tan başka kimseye de vermeyeceğim. Ben konuşmuyorsam kimseye de konuşma hakkı vermiyorum.
Bu süreçte dibe vurduğunuz, her şeyi bırakıp kaçmak istediğiniz bir zaman oldu mu?
Var tabii. Bundan 7 sene önce dedim ki, ben dibe vurdum artık çıkış yolu bulamayacağım. Ama ne kadar sert dibe vurursanız o kadar çabuk yukarı çıkıyorsunuz.
Daha çok duygularıyla karar veren bir kadın gibi duruyorsunuz. Çabuk kararlar alıp geri dönen bir insan mısınız?
Yok aslında çok mantıklıyımdır. Ama hayatta bazı şeyler kaderdir, engelleyemezsiniz. Veya şanstır ama bazen şans topunuz dönmüyor.
Olgunlaşmak, görmüş geçirmiş olmak hayat felsefesinizi değiştirdi mi?
Tabii ki değiştirdi. Yaşamın çok kısa olduğunu, hayatı akışına bırakmanız gerektiğini gördüm. Kontrolün hep sizde olmasını isterseniz kontrol edemeyeceğinizi görüyorsunuz. Biraz da bırakacaksınız hayat sizi kontrol etsin. O zaman daha mutlu oluyorsunuz.
Sizin bir biyografi çalışmanız vardı, kendi hayatınızı anlatıyordunuz. Ne oldu o çalışmaya?
Yazdım duruyor, kızım okuyor. Çıkarmayacağım. Ben öldükten sonra yayınlanacak. Benim en büyük mirasım o.
Sizin genç bir kızınız var, o da Yeşim Salkım gibi olsun ister misiniz?
Tabii ki, benim kadar güçlü ve hayat dolu olmasını, insanları sevmesini, hiçbir şart altında yıkılmamasını isterim. Ama bu mesleğe girmesini asla istemem. Gizem, moda tasarım okuyor İngiltere’de. Bir aralar bu işi yapacağım diye tutturmuştu sonra bütün düşünceleri değişti.
Siz mi ikna ettiniz?
Hayır ben ikna etmedim. Bir çocuğu zorlarsanız eğer tersini yapar. Ben hiç zorlamadım ve zamanı gelince doğru kararı vereceksin dedim. Benimle birlikte yaşıyor ve yaşadıklarımı görünce karar vermesi hiç zor olmadı. Çok iyi gözlemledi ve ‘Hayır ben bu mesleği istemiyorum.’ dedi.
Yeşim Salkım 11 albüm çıkarmış ama çoğunlukla evlilikler ve boşanmalarla gündeme geldi. Şimdi ‘Sen Nasılsan Öyleyim’ adlı bir albüm çıkardı. ‘Az konuşup, daha çok şarkı söyleme’ mantığıyla kendisine yeni bir yol çizmiş.
Geçmişteki kavgaları ve tartışmaları için, pişmanlık duyduğunu söyleyen Salkım, onca göz önünde olmasına rağmen hayatının o döneminin ancak yüzde 10’unun bilindiğini iddia ediyor.
Küçük, kırılgan bir genç kız. Ayakları üzerinde durmaya çalışırken, birden farklı bir dünyaya dalıyor. Zengin ve nüfuzlu ailelerin çocuklarıyla evlilikler, ardı ardına çıkan albümler ve şöhret… 18 yıllık sanat hayatına pek çok şeyi sığdırdı Yeşim Salkım. Pop müzik adına güzel çalışmalar yaptı, 11 albüm çıkardı ama bundan çok yaptığı evlilikler ve boşanmalarıyla gündeme geldi. Şimdi, ‘Sen Nasılsan Öyleyim’i çıkaran Salkım, özel hayatını konuşmama ve kendi işini yapma konusunda azimli görünüyor. Sanatçı ile Balkan müziklerinden oluşan yeni albümünden sonra, müziğe ve kendisine dönük bir sohbet gerçekleştirdik.
Neden Balkan müziklerini seçtiniz, bir tarz değişikliği mi söz konusu?
Aslında bu benim fikrim değil, erkek arkadaşımın fikriydi. ‘Sen’ dedi, ‘Çok konuşuyorsun, az konuş, şarkı söyle.’ İkincisi göçmen kızıyım diyorsun, neden müziğin adına bir arayış içine girmiyorsun? Ayrıca, uzun zamandır sanat adına bir şeyler üretmediğimi yerimde saydığımı, bunun da beni mutsuz ettiğini gördüm.
Daha önce hiç düşünmemiş miydiniz?
Üçüncü albümümde bir Goran Bregoviç şarkısı okudum. Ama genel anlamda bütününü albümüme yansıtmak aklımda yoktu. Birinin aydınlatması gerekiyordu demek ki. İnsanoğlu yaşarken bazen dünyevi şeyler arasında bazı şeyleri unutmaya başlıyor. Biz çok zor bir iş yapıyoruz. Bu zorlukların içerisinde dahi doğru kalmayı başarabilmek çok güç. Öncelikle kişisel anlamda doğruluğu bulmanız, bunu da mesleğinize yansıtmanız gerekiyor. Ben bu anlamda çok değiştiğimi fark ediyorum.
Bu aynı zamanda bir tutunma mıdır?
Tabii ki, bir yere tutunmanız ve orada sağlamlaşmanız gerekiyor. Bugün eğer birtakım etnik grupları dinliyorsak, bu insanlar başarılı olmuşlardır. Siz de kendinizi dinletebilmek istiyorsanız, kültürünüzden, dilinizden, dininizden, Mevlânâ’dan Pir Sultan Abdal’dan Yunus Emre’den yola çıkmanız lazım. Tutunmak denirse buna, ben de köklerime tutunuyorum.
Bugüne kadar hep slov şarkıları seslendirdiniz, şimdi yaptığınız daha hareketli bir çalışma. Kişisel olarak da bir bahar havasına girdiğiniz anlamına mı geliyor?
Biraz durulmaya, biraz sakinliğe en çok da eğlenmeye ihtiyacımız var. Ben, Tanrı’nın yaşamı insanlara bir armağan olarak verdiğine ve bu armağanın kıymetinin bilinmesi gerektiğine, gereksiz şeylerle de insanların birbirini kırıp üzmemesi gerektiğine inanıyorum. Ben, kadın erkek herkesin çalışmasını, elbirliği içinde olmasını istiyorum. Kadın erkek eşit midir? Değildir kardeşim, bunu kabul edin. Bu çağlar öncesinden beri böyle. Ben artık çok sıkıldığımı bunaldığımı düşünüyorum ve artık şarkı söyleyip, gülüp eğlenmek istiyorum.
Sizi bu aşamaya getiren nedir peki?
Ben uzun zamandır hayata, özellikle inançlarıma dair çok derin şeyler yaşıyorum. Kendi içimde bir çıkar nokta bulmaya çalışıyorum. Yaşanılanlara bakıyorsunuz ve diyorsunuz ki, ben ne istediğimi biliyorum ve bir misyon yüklenmeliyim. Bu noktada inançlarınız kuvvetlenmeye başlıyor. Eskiden size zul gelen beş vakit namaz için ‘ben bunu yapabilirim, o kadar da zor değil’ diyorsunuz. Daha çok manevi değerler taşımaya başlıyorsunuz. Bu da yaptığınız işe yansıyor, size yansıyor.
Babanız hayatta mı? Bu albümde ‘Boşver Baba’ isimli bir parça var. Onun için mi yazdınız?
Evet, Türkiye’de babalara çok az kıymet verildiğini görüyorum. Hep anneler konuşuluyor halbuki, evladı için ailesi için kendini perişan etmiş babalar vardır. Ailemizin kıymetini bilmeye başlarsak bence kıymet bilmeye her zaman devam ederiz. Oturduğun yerden insanları yargılamak ve eleştirmek çok kolaydır. Ben artık kimsenin kimseyi yargılamaya hakkı olmadığını düşünüyorum.
‘Beni zamanında çok yargıladınız, yeter artık ben yargılanmayı hak etmiyorum’ mu diyorsunuz?
Onun takdirini Allah’a bırakıyorum, insanlara söylemiyorum. Ne olursa olsun cennetin ve cehennemin bu dünyada yaşandığına inandırdılar beni. Allah insanların sabırlı olmasını söylediği zaman çok doğru bir şey söylemiş. Ben çok uzun zamandır sabrediyorum. Sen sus mesleğin konuşsun, şarkıların konuşsun dedim. Ben bir yıldır alkole dahi tövbe etmiş bir insanım. Çevremdeki herkese faydam var, ailesine bakmış, kuzenlerini dahi okutup meslek sahibi yapmış bir insanım. Özürlüler için çalışıyorum. Okul yaptırıyorum. Hiç kimsenin beni takdir etmesi gerektiğine inanmıyorum. Takdir edecek olan güç yukarıda zaten.
Daha önce özel hayatı ile gündeme gelen bir isimdiniz. Sonra bir çekilme dönemi oldu, bu bilerek ve isteyerek verdiğiniz bir karar mı?
Elbette. Olması gereken buydu.
Sanatçıların özel hayatlarını ayrı bir yerde tutmaları gerekiyor. Siz de, ‘Her şeyi o kadar göz önünde yaşadık ki, değerimizi kaybettik.’ diyenlerdensiniz. Bu o kadar zor mu peki?
Benim iki tane haberim çıkmadı diye günlerce hasta olan insanlar var. Bir dönem bu, bunun da atlatılacağını düşünüyorum.
Özeleştiri yapabilen bir insansınız ama siz de televizyonlara özel hayatınızla ilgili konuştunuz. Bu yanlıştı, hata ettim mi diyorsunuz?
Çok hata ettim, bu yapmamam gereken bir şeydi. Ama şu anda ne olması gerektiğini biliyorum. Zor bir dönem geçirirken insan uyarıları dinlemiyor. Ben üç psikiyatr değiştirdim. İlaçlar kullanıyorsunuz, doğruyu bulmaya çalışıyorsunuz. Bulduğunuzu zannediyorsunuz kaybediyorsunuz. O sırada canınızı yakanlar çıkıp, ‘Ben ne kadar düzgünüm biliyor musun?’ diyorlar. İşte o zaman deliriyorsunuz. Bir sene öyle bir delirdim. Akli dengem oynadı.
Çok zor bir dönemler yaşadığınızda, kendinizi nasıl tedavi ettiniz?
Sürekli dua ettim ve namaz kıldım. Beni anlamayan insanlar oldu, doktorum bile anlamadı. ‘Sen üzerinde tez yazılacak kadınsın ne kadar çok şey yaşamışsın’ dedi. Türkiye’de benim yaşadığım hayatın onda birini biliyorlar. Tüm bunların karşısında evime kapandım, ailem ve arkadaşlarım dediğim iki üç kişinin dışında kimseyle görüşmedim. Ezanda kalkıp gökyüzüne bakıp dua ettim. Ya sabır çektim, hâlâ da çekiyorum. Şimdi çok daha bilinçli yapıyorum her şeyi. Sabah uyandığımda aynaya bakıyorum ve gördüğüm kadını çok seviyorum.
Siz, tutunmaya çalışan genç bir sanatçı iken Türkiye’nin varlıklı ve tanınmış kişileriyle evlendiniz. Bunların yorgunluğu veya sonucu olarak size ne kaldı?
Hiçbir şey. Ben arkaya dönüp bakmıyorum. Herkes yerinde saygın. Ben üç evlilik yaşadım, üçü de yaşandı bitti. Güzel ya da çirkin, iyi ya da kötü, günahıyla sevabıyla bana ait. Bunun hesabını ben vereceğim, Allah’tan başka kimseye de vermeyeceğim. Ben konuşmuyorsam kimseye de konuşma hakkı vermiyorum.
Bu süreçte dibe vurduğunuz, her şeyi bırakıp kaçmak istediğiniz bir zaman oldu mu?
Var tabii. Bundan 7 sene önce dedim ki, ben dibe vurdum artık çıkış yolu bulamayacağım. Ama ne kadar sert dibe vurursanız o kadar çabuk yukarı çıkıyorsunuz.
Daha çok duygularıyla karar veren bir kadın gibi duruyorsunuz. Çabuk kararlar alıp geri dönen bir insan mısınız?
Yok aslında çok mantıklıyımdır. Ama hayatta bazı şeyler kaderdir, engelleyemezsiniz. Veya şanstır ama bazen şans topunuz dönmüyor.
Olgunlaşmak, görmüş geçirmiş olmak hayat felsefesinizi değiştirdi mi?
Tabii ki değiştirdi. Yaşamın çok kısa olduğunu, hayatı akışına bırakmanız gerektiğini gördüm. Kontrolün hep sizde olmasını isterseniz kontrol edemeyeceğinizi görüyorsunuz. Biraz da bırakacaksınız hayat sizi kontrol etsin. O zaman daha mutlu oluyorsunuz.
Sizin bir biyografi çalışmanız vardı, kendi hayatınızı anlatıyordunuz. Ne oldu o çalışmaya?
Yazdım duruyor, kızım okuyor. Çıkarmayacağım. Ben öldükten sonra yayınlanacak. Benim en büyük mirasım o.
Sizin genç bir kızınız var, o da Yeşim Salkım gibi olsun ister misiniz?
Tabii ki, benim kadar güçlü ve hayat dolu olmasını, insanları sevmesini, hiçbir şart altında yıkılmamasını isterim. Ama bu mesleğe girmesini asla istemem. Gizem, moda tasarım okuyor İngiltere’de. Bir aralar bu işi yapacağım diye tutturmuştu sonra bütün düşünceleri değişti.
Siz mi ikna ettiniz?
Hayır ben ikna etmedim. Bir çocuğu zorlarsanız eğer tersini yapar. Ben hiç zorlamadım ve zamanı gelince doğru kararı vereceksin dedim. Benimle birlikte yaşıyor ve yaşadıklarımı görünce karar vermesi hiç zor olmadı. Çok iyi gözlemledi ve ‘Hayır ben bu mesleği istemiyorum.’ dedi.
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz